news-details

Doğru malzeme seçimi binalarda deprem zararını azaltıyor

Ülkemiz dünyanın en aktif deprem kuşaklarından biri üzerinde yer alıyor ve 83 milyona ulaşan nüfusun yüzde 98’lik bölümü, deprem kuşağı üzerinde yaşıyor. Depreme dayanıklı bina inşa etmenin, yapıların ve kentlerin dönüşümünün daha çok konuşulduğu bugünlerde, Türk Ytong Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, depreme dayanıklı yapılaşmaya ve kullanılan yapı malzemelerinin hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekti.

 

1999 Marmara ve Düzce deprem felaketlerinin ardından uzun bir aradan sonra 26 Eylül 2019'da İstanbulluları korkutan 5,8 büyüklüğündeki deprem, bölgeyi bekleyen yıkıcı deprem için bir uyarı niteliğindeydi. Bu depremin ardından ülke genelinde sıklaşan sarsıntılar ve 24 Ocak 2020’de 41 kişinin hayatını kaybettiği 6,8’lik Elazığ Depremi, deprem gerçeğini yeniden gündeme taşıyan ve tehdidin boyutlarını hatırlatan acı tecrübeler oldu.

 

Türkiye’de depremlerde oluşan büyük yıkımlarla sürekli gündeme gelen güvenli yapı kavramı, sadece afetler nedeniyle bir ihtiyaç değil aynı zamanda bir zorunluluk. Türk Ytong Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, Türkiye’deki yapı stokunun önemli kısmının riskli olduğunun raporlarla ortaya konulduğunu belirterek yapı sektörünün çağdaş dönüşüme öncülük etmesi gerektiğinin altını çizdi.

 

Elazığ depremi üzücü bir gösterge

 

Günümüz kent yaşamında insanların zamanının yüzde 90’ının binalarda geçtiği düşünüldüğünde güvenli yapı kavramının daha da önem kazandığını paylaşan Hinginar, barınma, eğitim, sağlık, ticaret gibi ihtiyaçların karşılandığı gerek konut, işyeri gerekse kamu hizmeti veren tüm yapıların doğru malzeme ile inşa edilmesinin yaşamsal rol oynadığını belirtti.

 

Yapı güvenliğinin, depreme karşı alınması gereken önlemler kapsamında ilk sıralarda geldiğinin altını çizen Hinginar “depremlerin neden olduğu can kayıplarını incelediğimizde, düzensiz yapılaşmanın ve düşük yapı kalitesinin kötü sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. Büyük bir yıkıma ve can kayıplarına neden olan Marmara Depremi’nin ardından yapılan teknik çalışma ve tespitler, doğal olarak sektörü ve halkı deprem konusunda daha farkında ve duyarlı olmaya yöneltti. Ancak, önlemlerin ve bilincin gelişmesinin çok kolay olmadığını, üzücü bir biçimde Elazığ depremi ile de görmüş olduk.” dedi.

 

Başarmak için tüm kaynaklara sahibiz

 

Fethi Hinginar “Topraklarının yüzde 92’si yüksek depremselliğe sahip bir ülkede yaşadığımız göz önüne alındığında, yapılarımızı inşa ederken çok daha dikkatli ve itinalı olmak gerektiği ortadadır. Devlet, yönetmeliklerle, kentsel dönüşüm uygulamalarıyla güvenli yapıların inşa edilmesini sağlamaya gayret etmekte. Depreme karşı adeta zamanla yarıştığımız bugünlerde, malımızı ve canımızı korumak için niteliksiz malzeme ve uygulamalardan uzak durmalı, yönetmeliklerle uyumlu yapıları bir an önce hayata geçirmeli, halkımızın kültürü ve sosyal ihtiyaçlarıyla uyumlu kentsel dönüşümü en kısa sürede tamamlamalıyız. Bunun için her türlü kaynağa sahibiz. Uzman bilim insanlarına, yetkin mühendis ve mimarlara, iyi iletişim araçları ve bilinçli tüketicilere sahibiz. Bağımsız bir denetim sistemi olması, ülkemizde yapı üretim teknolojisi ve yapı malzemesi üretiminin ulaştığı kalite ve çeşitlilik, yenilenen Deprem Yönetmeliği de önemli avantajlar. Tüm bunları bir araya getirip organize olmayı başarabilirsek, kısa sürede önemli iyileştirmeler sağlanabileceğine eminim.” dedi.

 

 

Hafif yapılar hayat kurtarır

 

Fethi Hinginar, inşaatta kullanılan malzemeleri depreme dayanıklı yapılaşmada hayati rol oynadığına dikkat çekti.

 

“Yönetmeliklerin ortaya koyduğu çok basit kurallar var. Bunlar depremde hayat kurtaracak kadar önemli. Örneğin binaların hafifletilmesi gerektiği belirtiliyor. Daha hafif binalar inşa ettiğinizde deprem risklerini de o oranda azaltmış oluyorsunuz. Hafif bina için hafif yapı malzemesine ihtiyaç vardır. Uzmanların belirttiği gibi, bir bina deprem esnasında, toplam ağırlığının yaklaşık yüzde 40’ı kadar bir yatay deprem yüküne maruz kalır. Örneğin 1.000 ton ağırlığındaki bir bina için bu değer kabaca 400 tondur. Bu binayı daha hafif malzemelerle inşa ederek 700 ton ağırlığında yapmayı başarırsanız, deprem yüklerini 280 ton’a kadar düşürmüş olursunuz. Ytong ürünleri depreme dayanıklı yapılaşmaya bu anlamda önemli katkı sağlıyor. Ytong’un en önemli özelliği hafif olmasıdır. Hafifliğiyle binaların toplam ağırlığının, dolayısıyla depremde maruz kalacağı kuvvetlerin azalmasını sağlayan bir yapı malzemesidir. Bu alanda Ar-Ge çalışmaları da yapıyoruz. Örneğin yeni geliştirdiğimiz Ytong 0,09 bloklar, standart gazbeton bloklara göre hem daha hafif hem de ısı yalıtım performansı daha yüksek bir duvar malzemesi. Mimar ve mühendislerimiz bu hesapları yapıyor, müteahhitlerimiz yapılarında bu kriterlere dikkate ediyor. Halkımız da ev alıp kiralarken binanın sağlamlığını, duvarını, yalıtımını sorgulamalı.”

 

4 haftada tamamlanan kalıcı afet yapıları

 

Deprem sonrası afet bölgelerinde yapılan konut ve okul gibi yapıların, kalıcı ve sürdürülebilir olmasının ekonomik önemine değinen Hinginar “Deprem güvenliğinden söz ederken donatılı panel ürünlerimiz ile inşa edilen Ytong Yapı Sistemi’nden de bahsetmek gerekir. Çatısından duvarına tümüyle Ytong paneller kullanılarak 3-4 haftada inşa edilebilen bu sistemle tek veya iki katlı okullar, konutlar inşa edilebiliyor. Bunlar depreme karşı son derece dayanıklı, yüksek ısı yalıtımına sahip kalıcı yapılar. Gerek Marmara depremi gerekse Van depremi sonrasında yaptırdığımız incelemelerde, Ytong Yapı Sistemi ile inşa edilmiş konutların depremi hasarsız atlattığı tespit edildi. Marmara depreminin ardından birçok ulusal ve uluslararası yardım kuruluşu, bölgede inşa ettirdiği kalıcı deprem konutlarında ve okul yapılarında Ytong Yapı Sistemi’ni bu nedenle tercih etti. Bu yapılar çok kısa sürede tamamlanarak, bölge halkının yaraları sarıldı. Ytong Yapı Sistemi ile yenilenen Deprem Yönetmeliği ve Eğitim Yapıları Tasarım kriterleriyle uyumlu, 3-4 haftada tamamlanan okullar yapmak mümkün.” dedi.




Hibya Haber Ajansı